30 Nisan 2011 Cumartesi

Önce haykıra haykıra ağlamayı öğrenirsin,sonra yastığa yüzünü bastırarak ağlamayı,sonra arkana döndüğünde sessizce ağlamayı,sonra hiç ağlamamayı öğrenirsin ki en kötü aşaması da budur. 

Artık her şey için daha da geçtir. Kaybettiklerini geri alman imkansızlaşır.
İnan denedim. Boşluğunu doldurmayı gerçekten denedim.
Başka insanlara şarkılar söyledim. Başka insanlarla dinledim dalgaları. Başka insanlarındı dokunduğum vücutlar. Ama her seferinde bir yolunu buluyordun sen kendini hatırlatmanın. Bir şarkının ilk sözlerinde, beklenmedik bir göz kaymasında, küçük bir çocuğun çağırışında, bir dil sürçmesinde ya da.. Hangi çekirdeğin tadında veya hangi sesin kıvrımında çıkacağını kim bilebilirdi ki? En olmadığında beliriyordun sen. En olmadık şeyde gösteriyordun kendini.
Böyle olmasını istiyordun diye düşündüm.
Öyle düşünmek istiyordum çünkü. Ben yerine başka birini koymayı hiç istemedim. Başkasından duymak istemedim senin sözlerini, bana söylediklerini.. Bir başkasına “bağır çağır ama gitme!” demedim. Gidişleri umrumda değildi. Senin acın geçmemişti ki; bir başkası acıtabilsin beni.
Anlayacağın; sen yakışmıştın üzerime ve bir daha kimse sen gibi olamadı.